Haber

Deprem Bölgesine ‘Asbest’ Uyarısı… Çevre Yüksek Mühendisi Akçelik: “Deprem Mağdurları, Arama Kurtarma Personeli Risk Altında”

CEYLAN SAĞLAM

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Çevre Yüksek Mühendisi Cevahir Efe Akçelik, 6 Şubat depremlerinin ardından kaldırılmaya başlanan bina enkazı için ‘asbest’ uyarısı yaptı. Depremzedelerin ve arama kurtarma çalışmalarına katılan işçilerin FFP3 toz maskesi kullanmaları gerektiğini belirten Akçelik, “Yıkım sırasında mümkün olduğunca herkes uzaklaştırılıp maske kullanılmalı, enkazın üzerine sadece su dökülerek tozumanın önüne geçilmelidir. Orada çalışan askerlerden polise kadar arama kurtarma personelinin de böyle bir risk altında olduğunu söylemek yanlış olmaz.

İlgili Makaleler

Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin ardından yıkılan binaların enkazı kaldırılmaya başlandı. Depremin büyük tahribata yol açtığı 11 ilde toz bulutu olduğu belirtilirken, meslek kuruluşları bina yapımında kullanılan asbestli malzemeler nedeniyle havada asbest liflerinin olabileceği uyarısında bulunuyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO/WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO/ILO) tarafından “kesin kanserojen” olarak tanımlanan asbestin kullanımı 55 ülkede yasaklandı.

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Çevre Yüksek Mühendisi Cevahir Efe Akçelik, söz konusu büyük tahribatın ardından asbestli malzemeyi ayırmanın teorik olarak mümkün olduğunu ancak depremin prestiji nedeniyle kalitesinin gerçeği yansıtmadığını belirtti. Soluma yoluyla açığa çıkan asbest liflerine karşı kolay önlem alınmazsa önümüzdeki yıllarda bölge halkında sağlık sorunlarına yol açabileceğini kaydetti.

Çözüm önerisi olarak FFP3 toz maskesi kullanılması ve enkaz alanlarına su dökülmesi gerektiğini belirten Akçelik, ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi:

“1980 ÖNCESİ YAPILAN BİRÇOK BİNADA MALZEME TESPİT ETTİK”

“Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremden sonra Hatay’daki depremzedeleri hem inceleme hem de yardım etme fırsatım oldu. Artık asbest denilen malzeme aslında binaların yalıtımında veya çeşitli elektrik ve ısıtma amaçlı borularda kullanılan bir yalıtım malzemesi olabiliyor. 1980’den önce yapılan birçok yapıda bulunan bir malzemedir.Sağlam bir malzemedir ve inşaatlarda çok sık kullanılır.Aynı zamanda kanserojen bir malzemedir.Vücuda soluma yoluyla girdiğinde akciğer kanserine neden olan bir elementtir. • Dünyada yasaklanmış ve çıkarılması yasaklanmış maddeler gibi.

“TERASLI YIKIMLARDA SULAMA GEREKLİDİR. BUNDAN BAŞKA SÖYLENEBİLECEK HİÇBİR ŞEY GERÇEĞE UYGUN OLMAYACAKTIR”

Şimdi, Hatay’da ve yıkımın gerçekleştiği diğer dokuz ilde kesinlikle bu yıkımlardan kaynaklanan asbest havası olduğunu söyleyebilirim. Teorik olarak konuşursak, asbest hem ağır hasarlı veya orta hasarlı olarak belirlenen yıkım kararları olan binalarda hem de mevcut molozlarda ayrı ayrı ayrılarak bertaraf edilmelidir. Ama bu teoride yapılacak bir şey. Uygulamaya baktığımızda maalesef yaşadığım Hatay başta olmak üzere Antakya merkezde yıkımların yüksek olması maalesef bunu mümkün kılmıyor. Çünkü enkaz altında yaşayan canlılardan ve yardımların alınmasında devletin koordinasyon eksikliğinden bahsederken, mevcut enkazdan asbestin çıkarılması gibi bir telaffuz doğru bir telaffuz olmaz. Teorik olarak evet yapılmalı, enkaz alanındaki asbestli malzeme uzaklaştırılmalı. Ama yıkım sayısı çok fazla, inanılmaz bir yıkım var. Türkiye’de temizleyecek kadar asbest söküm uzmanı bulmak mümkün değil. Buradaki en doğru çözüm hem arama kurtarma personeli hem de enkaz alanında çalışan personel için FFP3 maske takmak. Varsa yıkım sırasında sprinkler ile sulama yapılmalıdır. Bunun dışında söylenebilecek her söz gerçeğe uygun değildir.

“KONTEYNER KENT OLURSA ORADA İKAMET EDEN DEPREM MAĞDURLARI DAHİL HERKESE FFP3 TOZ MASKESİ DAĞITILMALIDIR”

Giden insanlar da söylediklerime katılacaktır. Yıkımın boyutu çok büyük. Daha küçük bir yıkım olsaydı veya daha küçük, orta veya ağır hasarlı binalarımız olsaydı, asbestli malzemenin çıkarılmasını tartışabilirdik. Bunun kargaşasını verebilirdik ama böyle bir koordinasyonsuzluk ve büyük bir yıkım ortamında bu telaffuz gerçek olmazdı. Bunun dışında çok pratik analizler var. Yıkım sırasında bölgede çadırkent veya konteynerkent varsa orada ikamet eden depremzedeler dahil herkese FFP3 toz maskesi dağıtılmalı, en azından insanların asbest maruziyetini azaltacak şekilde. Yıkım sırasında mümkün olduğunca herkesi uzak tutmak, maske takmak ve varsa fıskiyelerle enkazın üzerine kolayca su dökerek tozun dışarı çıkmasını engellemek gerekiyor. Bunun dışında teori ve pratiğin örtüştüğü bir süreçten geçiyoruz. Halk sağlığı açısından en doğru yöntem toz maskesi ve sulama yöntemi ile toz bastırmadır.

“SONRAKİ YILLARDA SAĞLIK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ BİLİM ADAMLARI TARAFINDAN KABUL EDİLMİŞTİR. BU NEDENLE DEPREM MAĞDURLARININ VE BURADA ÇALIŞAN ARAMA KURTARMA PERSONELLERİNİN BU KADAR RİSKİ ALTINDA OLDUĞUNU SÖYLEMEK YANLIŞ DEĞİLDİR”

Asbest dünyada çıkarılması ve kullanılması yasak olan bir malzeme olup, inşaatlarda çok sık karşılaştığımız bir malzemedir. Bugün İstanbul’da kentsel dönüşüm geçiren binalarda 1980 öncesi yapılan binaların belli bir oranında asbestle karşılaşıyoruz ki birden fazla binada bulunmasının sebebi de bu. Kullanım sıklığı çok fazladır. Ancak solunum yoluyla vücuda girdiğinde kansere neden olan bir elementtir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü tarafından yasaklanmıştır. Ayrıca dinlenme süresi ile de ilgilidir. Ayrıca akut bir etkiye sahiptir. Bugün hızlı nefes aldın, ertesi gün, bir ay sonra, beş ay sonra, bu seni etkilemez. Ancak ilerleyen yıllarda sağlık üzerindeki etkisi bilim adamları tarafından 20-30’lu yılların ortalarında kanıtlanmıştır. Akciğer kanseri, akciğer kanseri gibi çeşitli hastalıklara neden olur. Oradaki gözlemlerime göre Antakya’nın merkezi toz bulutu içinde. İnanılmaz miktarda toz ve inanılmaz miktarda yıkım var. Sadece ilk gün yağmur yağdı ve sarsıntıdan sonraki gün gün içinde nispeten açık. Bu tozları dağıtabilecek bir rüzgar yoktur. Bu nedenle toz içerisinde asbest liflerinin bulunması beklenir. Orada kalan depremzedelerden, burada görev yapan arama kurtarma görevlilerine, orada görev yapan asker ve polise kadar tüm kamu görevlilerinin böyle bir risk altında olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bilim adamları, Türk Tabipleri Birliği, akademisyenler bunun etkilerinin oradaki nefes almayla orantılı olduğunu söyleyerek ilerleyen dönemlerde bu tip hastalıkların ortaya çıkacağını söylüyor. Kolay koruyucu önlemlerle de önlenebilir. Çünkü soluma yoluyla alınan bu lifleri engellemenin yollarından biri de bu toz maskelerini kullanmak diyebilirim.”

“KÖPÜK SU İLE KARIŞABİLECEĞİ ZOR ALANLARA TAŞINMAMALIDIR”

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Mimarlar Odası İstanbul Şubesi ve Mimarlar Odası Genel Müdürlüğü depremlerin ardından bölgede incelemelerde bulundu. Bölgeden dönen heyet dün Ankara’da basın toplantısı düzenledi. Konuyla ilgili burada konuşan Mimarlar Odası Başkan Yardımcısı Bülent Batuman şunları söyledi:

“Bu enkazla uğraşmaya devam edeceğiz. Bir taraftan insan soluyor. Antakya’da sokaklar çok dar diyelim tahribat olduğu yerde ama Kahramanmaraş’ta geniş bir açık alan yok olduğu için rüzgar esiyor ve kilometrekarelik bir alanda toz dolaşıyor.Gerekirse yapılması,önlemlerin alınması ve o molozun nereye taşınacağına dair kararların buna göre verilmesi gerekiyor.Örneğin yer altı suları ile külfetli alanlara taşınmamalı. su ile karışabilir. Yer seçimi çok kritiktir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu